Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Onkoloji BD Öğretim Üyesi
Prostat kanseri ile yüzleşen hastaları erken dönemde yakalamak son derece önemlidir. Ama buna rağmen bazı hastalarda hastalık ilerlemekte ve metastaz gelişmektedir ya da erken dönemde yakalansa bile hastalık sonrasında yayılım gösterebilmektedir. Prostat çok sık tümör görülen bir organ ve bu tümörler ile mücadeleye yönelik onkolojik tedaviler hızla gelişmektedir. Son yıllarda, prostat kanseri ilerlemiş vakaların tedavisinde çok ciddi gelişmeler olmuştur. Hastalarda, ilerlemiş dönemde dahi uzun yıllar sağ kalım elde edilebilmektedir. Burada prostat kanserinin büyümesini sağlayan ilaçların daha doğrusu hormonların başında androjen hormonlarından testosteron denilen erkeklik hormonu ve bu hormonu baskılayan, üretimini azaltan yöntemlerde prostat kanserinde temel köşe taşlarını oluşturmaktadır.
Erkeklerde testislerden salgılanan ve sperm üretiminde rol oynayan Testosteron hormonunun kontrol altına alınması için cerrahi olarak testislerin cerrahi olarak alınması söz konusu olabilir ancak hastaların tercih ettiği bir yöntem değildir. Ancak üç ayda bir yapılan enjeksiyonlar ile testosteron üretimi üç ayda bir yapılan enjeksiyonlar ile baskılanmaktadır. Ancak bu baskılamaya rağmen bir süre sonra bazı hücreler düşük hormon düzeylerinde bile hastalığın seyrinde etkili olabilmektedir ki, son yıllarda halk arasında akıllı ilaç denen hap şeklinde kullanılan tedavilerle de hormonlar baskılanarak, etkili sonuçlar elde edilebilmektedir.
Kemoterapi, prostat kanserinde ve uzun zamandır kullanılan etkili ajanlardan bir tanesidir ve farklı kemoterapi ajanları da mevcuttur. Radyoterapi de erken dönemde tedavi alternatifi olarak kullanılabilmektedir. Özellikle ilerlemiş prostat kanserinde kemik metastazları çok sık görülmektedir. Bunların tedavisine yönelik enjeksiyon tedavileri söz konusudur. Son yıllarda prostata has radyoaktif maddelerde tedavi seçenekleri arasına girmiş durumdadır. O nedenle, prostat kanseri ile ilgili olarak çok tedavi seçeneği bulunmaktadır ve bu tedaviler uygun şekilde kullanıldığı zaman, hem hastaların sağ kalımı, hem hastalığa bağlı oluşabilecek ağrı gibi durumların kontrolü, hem de yaşam kalitesinin iyileştirilmesi konusunda onkoloji hekimlerine oldukça fazla katkı sağlamaktadır.
Prostat kanseri tanı ve tedavisinde, son yıllarda çok sayıda gelişme söz konusudur. Hastalar daha erken dönemde tanı alabilmektedir ve daha etkili bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Bu tedavilerin yan etkileri ve buna bağlı bazı tedavi maliyetleri de söz konusudur. Ancak geçmiş yıllara göre hastalığı yayılmış, metastaz gelişmiş hastalarda bile elimizdeki mevcut tedavi seçenekleri ile uzun süreli sağ kalımlar elde edilebilmektedir. Yapılacak tedavi seçeneklerinin başarılı olabilmesi için de hastanın bu tedaviyi kullanabiliyor olması gerekir, yani yan etkileri ile baş edebiliyor olması gerekir. Dolayısıyla, bir tedaviye başlarken hastanın olası yan etkiler hakkında çok iyi bilgilendirilmesi, olabilecekler hakkında kendisine önceden bilgi verilmesi ve tedavi uyumunun artırılması, onkoloji hekiminin temel amacıdır.
Prostat kanseri hücrelerinin büyümesini sağlayan başlıca hormon, androjen ailesinden testosteron denilen erkeklik hormonu olduğu için tedavide de öncelikle bu hormonu azaltacak, baskılayacak yöntemler kullanılmaktadır. Doğal olarak bu tedavilerin sonucunda cinsel istekte kayıp, cinsel anlamda eskiye göre azalma en sık görülen yan etkilerden bir tanesidir. Sadece ilaçlar değil, daha önceki radyoterapi, cerrahi gibi seçeneklerde buna sebep olabilmektedir. Hormon tedavileri ile ilişkili olarak özellikle sıcak basması, terleme gibi yan etkileri hastalarda çok sık görülmektedir. Tabi ki bu şikâyetler ile baş etme yolları söz konusudur. Bu şikâyetlerin azaltılması ve en aza indirilebilmesi için hasta tarafından mutlaka onkoloji hekimine anlatılması gerekmektedir.
Hastaların bu hormonal değişikliklerden dolayı bilinen durumları, duygu durumları etkilenebilmektedir. Hafıza ile ilgili özellikle uzun dönem kullanımlarda bir takım problemler ortaya çıkabilmektedir. Özellikle yine hormonal değişikliklerden dolayı vücutta bir kilo alma eğilimi olabilmektedir. Bununla birlikte de vücutta özellikle kalp-damar hastalığı riskini artıran kolesterol tiplerinde bir artış, kilo alma ile birlikte prostat içerisinden geçen kanalda baskıya bağlı daralma ve tıkanma olabilmektedir. Prostat kanserinde kas gücünde ve kas iskeletinde kayıp ile kemik metastazları çok sık görülmektedir. Ama kemik metastazı olmayan hastalarda da uzun süre kullanılan hormon tedavileri ile ilişkili olarak kemiklerde zayıflama, kemiklerde erime söz konusu olabilmektedir. Ancak bütün bunların tamamı aslında engellenebilir, azaltılabilir olan yan etkilerdir.
Hormon tedavileri dışında özellikle kemoterapi yapılan hastalar etrafımızda da çok sık karşılaşabileceğimiz üzere son derece yaygındır. Bu hastalar çoğunlukla başta saç dökülmesi, bulantı gibi yan etkilere aşinadırlar. Prostat kanserinde kullanılan kemoterapilerde ve bunların dışında, el ve ayaklarda uyuşma gibi nöropati olarak açıklanan durumlar ortaya çıkabilmektedir. Ancak tekrar belirtmekte yarar var; prostat kanserinde kullanılan tedaviler kar-zarar oranı gözetildiğinde oldukça etkili tedavilerdir. Kemoterapide kullanılan ilaçlar hastaların sağ kalımlarını belirgin olarak uzatmaktadırlar. Tedavi olmayan hastalarla karşılaştırıldığı zaman da yaşam kalitesini çok olumsuz düzeyde etkileyebilmektedirler. Burada en önemli ayrıntı tedavileri ilgili hekimlerin gözetiminde kullanmak ve hasta ile bu konuda sürekli iletişim halinde olmak, oluşacak yan etkileri önceden bilerek bunlarla mücadele etmek son derece önemlidir.
Prostat kanserini tanımak ve prostat sağlığında tedavi yönetimi bir ekip işidir. Ürolojinin, radyasyon onkolojisinin, tıbbi onkolojinin, nükleer tıbbın, radyolojinin, psikiyatrinin, hatta kişisel terapistin olması gereken geniş bir alanı ilgilendirmektedir. Hastaların bir kısmında prostat kanseri genetik geçişli olabilmektedir ve bunun saptanması hastanın tedavi edilme biçimini değiştirmektedir. O nedenle onkoloji hekimleri mutlaka, hastaların detaylı aile öyküsünü almaktadır ve özellikle metastaz ile ilerlemiş dönemde olan hastalar da bazı genetik testlerin yapılması istenmektedir.
Bu iş bir ekip işi ancak bu işin öznesi, hastalardır. Tıbbi onkologlar bütün bu tedavileri hastanın sağ kalımını iyileştirmek, yaşam kalitesini ise mümkünse bozmadan hatta iyileştirerek yapmak istemektedir. Hasta iletişimi tıbbi onkologlar için çok önemlidir. Hastaların kendilerindeki değişimleri, tedavi ilişkili yan etkileri takip etmeleri, tedaviye uyumları hekimler için çok değerlidir. Özellikle metastaz gelişmiş hastalarda bazen birden fazla tablet kullanmaları ve bunları her gün almaları gerekmektedir.
Tedavi uyumu da tıbbi onkologlar için çok önemlidir. Söz konusu prostat olunca, tedavi ile ilişkili yan etkilerin giderilmesinin önemi yadsınamaz. Prostat kanserinde hormon tedavilerine bağlı olarak ortaya çıkan yan etkilerin hemen hemen tamamında yine bilinçle, bellekle, bilinçsel fonksiyonlarla ilgili bütün yan etkilerin azaltılmasında, egzersiz çok önemlidir. Hastalarımızın mutlaka hareket etmelerini ve kas güçlerini artıracak egzersizler yapmaları önerilmektedir. Bu aynı şekilde kemik sağlığını da iyileştiren bir şey ve özellikle hormonal tedaviler kemik erimesini tetiklediği için yeterli düzeyde kalsiyum ve D vitamini almaları da önerilmektedir. Bu tedavilerin bir kısmı özellikle halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi gibi durumlara yol açabilmektedir. Özellikle prostat kanseri hastalarında gece idrara çıkmanın çok sık, yaygın olduğu bilinmektedir. O yüzden, belki çok basit bir yöntem ama önleyici bir yöntem olarak tüm prostat kanseri olan hastalara yatılan yatak ve tuvalete gidilen mesafe arasında yürümeyi engelleyecek ayağa takılacak hiçbir şeyin olmaması tembihlenmektedir.
Kapı eşiği, halı, yolluk gibi gece karanlıkta düşme riskini artırabilecek her türlü engelden kaçınmak gerekmektedir. Mümkünse yatak ve tuvalet arasındaki mesafenin karanlık olmaması gerekmektedir. Düşmelerin önlenmesi için ev içerisinde değişiklikler yapmak, tıbbi onkologlar için hayatı kolaylaştırmak sıkıntılı bir sürece yol açan düşmeleri, kırıkları önlemede oldukça etkilidir.
Tüm bunların başında ise; hastaların hekimi ile sürekli konuşması ve iletişim halinde olması, aile desteğini alması ve bu iş birliği içerisinde birçok problemin halledilebileceğini de görmesi tedavi başarısında çok kıymetlidir.